Bir dergi için müthiş kısa bir hikâye yazmanız mı istendi? Kısalığı konu alın. Dik bir yamaca bir bina yapmanız mı istendi? Dik açıları abartacak şekilde yapın. Bölümlere ayrılmış kavisli bir duvara resim yapmanız mi istendi? Michelangelo, Sistine Şapeli’nin tavanını boyarken bu kısıtlamaları yendi. En büyük zorluk kemer üstü bölmeleriyle kesintiye uğrayan bir tavana insan figürleri sığdırmaktı. Şapelin tavanı, yirmi metre aşağıdan görülen, aşağı doğru kavislenen kemer üstü bölmelere bölünmüş bir beşik tonozdu. Perspektif çarpıklığına adapte olabilmek için müthiş bir hayal gücü gerekiyordu. Michelangelo kemer üstü bölmelerin sıra dışı biçimlerinden faydalanarak düz bir tavanın sağlayacağı özgürlükten daha dinamik bir kompozisyon yarattı. Zemin yerine duvardaki deliklere kurulacak bir iskele tasarlaması gerekti. Michelangelo kariyerinde ilk kez karmaşık fresk boyama tekniğini kullanmak zorunda kaldı. Aylarca ayakta ve yukarı bakarak çalışma mecburiyeti eseri fiziksel anlamda o güne dek yapılmış en zorlayıcı tabloya dönüştürdü. Kapladığı alan diğer büyük tabloların yanında devasa kalıyordu: Kabaca bin yüz metrekare.

Beş yüzyıl sonra tavan hâlâ hayranlık uyandırıyor. Drama renk, insanlar, hareket ve sahneler içeren bir şaheser. Kompozisyona ustalıkla dahil edildikleri için bakanlar Kemer üstü bölmeleri neredeyse fark etmiyor bile. Bazen elimiz kolumuz bağlanmış gibi hissederiz ama bize dayatılan kısıtlamalardan olabildiğince istifade etmeli ve engelleri aşmanın çevresinden, altından ya da üstünden dolaşmanın bir yolunu bulmalıyız. Kısıtlamalar, yaratıcı insanları benzersiz ve sıra dışı çözümlere zorlar. Alışık olduğunuz alanın dışında kalan bir fırsatı kaçırmayın. Pratik zorluklar orijinal çözümlere yol açabilir. Yaratıcılık zihinsel bir özgürleşme gerektirir; bir şeyden özgürleşmek zorundadır, yani aşacağı engellere ihtiyacı vardır. Yaratıcılık sıklıkla kısıtlamalara verilmiş bir tepkidir.

“Sanatta ilerleme genişlemede değil, sınırların bilinmesinde yatar.”

Georges Braque