“Yeri doldurulamaz olmak için insan her zaman farklı olmalı demişti sıra dışı öncü Fransız tasarımcı Coco Chanel. kariyerinin en başından itibaren geleneğe kafa tuttu. Kadınların modaya uymak için rahatsız olmaya zorlanmasından hoşlanmazdı. Korseleri sevmediği için yerlerine rahat bir zarafeti ve konforu getirdi. Moda basınının ağır saldırısına maruz kaldı ama pes etmedi. “Lüks dediğin rahat olmalı, aksi takdirde lüks değildir.” dedi. Yeni vizyonu onu moda tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri yaptı. Bin dokuz yüz yirmilerde ve otuzlarda sportif, rahat şıklığı popüler hale getirdi. Kısa siyah elbiseleri ve özgün takım elbiseleri popülerliğini bugün de koruyan, eskimeyen tasarımlar oldu. İnsanlar giyim şekline güldüler ama başarısının sırrı buydu: O kimseye benzemezdi. “En cesur eylem hâlâ kendi aklınızla düşünmektir. Yüksek sesle,” demişti. İlk başarısı serin bir günde eski bir kazaktan tasarladığı bir elbise oldu. Pek çok insan elbiseyi nereden aldığını sordu. Coco’nun cevabı bir tane de onlara yapmayı teklif etmek oldu. “Servetim Deauville’de hava soğuk olduğu için üstüme geçirdiğim eski bir kazağın üzerine kuruldu.” dedi. Chanel’in çalışmaları, tamamen kendisi olma cüretkarlığını yansıtıyor. Chanel gibi siz de kendi benzersizliklerinizden olabildiğince faydalanmalısınız. Hiç kimse sizin çocukluk ya da ergenlik tecrübelerinizden, okul günlerinizden ya da ebeveynlerinizden esinlenemez. Herkes orijinallik peşinde. İşin ironik yanı o orijinallik kendi içlerinde saklı ama pek çok insan bir başkası olmakla meşgul. Yaratıcı insanlar kendileri olmaya hazırlıklıdır. İyi ya da kötü, kendi tecrübelerinden olabildiğince istifade ederler Kendileri olmalarının avantajı orijinal olmalarıdır. Onlar gibi kimse yoktur. Bu, yaptıkları her şeyi benzersiz kılar.
Sanatçı Tracey Emin kendi deneyimlerini eserlerine konu ederek, pek çok insanın dışarıya gösterdiği yüzü ve gerçek benliği arasına çektiği bariyeri indirmiş oldu. Şiirsel sanat eserleri pek çok insanın açıkça göstermeyi düşünmeyeceği mahrem objelerden oluşuyor, çarşafları lekeli, dağınık ve pis yatağı, amcasının bir araba kazasında kafası koparken elinde tuttuğu sigara paketi ve birlikte olduğu bütün er keklerin isimlerini işlediği bir çadır.
Emin, taviz vermeden kendisi olmayı başarıyor. Hayatımızın büyük kısmını gerçek biz olmadan yaşıyoruz. Herkesin üstünde bir başkası olmak, başkalarının beklentilerini karşılamak için büyük bir baskı var; kusursuz bir ebeveyn, itaatkâr bir çalışan, özverili bir partner ya da başarılı bir evlat olma baskısı. Her nasılsak öyle olma becerimizi yitiriyor ve kim olduğumuzu unutuyoruz.
Dünya, insanı sürekli olarak yerleşik inançlara uymaya, diğerlerinden ayırt edilemez hale gelmeye zorluyor. Buna karşı koymak ise ömür boyu sürecek bir mücadele demek Başarılı bir şekilde yaratıcı olmak için, kendiniz olmakta hiçbir sakınca olmadığını idrak etmelisiniz. Hepimizin zayıf ve güçlü yanları var, yaratıcı olanlar bu yanlarını kabullenir ve her ikisini de kullanır. Şirketinize, okulunuza, işinize ve ailenize sağlayabileceğiniz en büyük fayda, size özel ve benzersiz yönlerinizin üzerinde durmaktır.
Uyuma bu denli vurgu yapan bir toplumda bu çok zor olsa da. Herkes tıpkı bir saati parçalara ayırıp nasıl çalıştığını keşfeder gibi, onu neyin motive ettiğini analiz edip anlamalı. Öz bilgi, sizde sunabileceğiniz özel ne olduğunu anlamanıza yardımcı olacaktır. Kendinize sorun, sahip olduğum en iyi fikir neydi? Nasıl sonuçlandı? Ne zaman en yaratıcı halimde oluyorum? Bireysel yaklaşımınızı ve kişiliğinizi besleyin. Kendinizin en iyi versiyonu olmanız bir başkasının kötü kopyası olmaktan daha önemlidir.
“Seni diğerlerinden farksız yapmaya tüm gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada, kendin olarak kalabilmek, dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş başladı mı artık hiç bitmez.” E.E. Cummings